Zaman amansız bir yalnızlık verdi kucağıma,
Ellerimde kelepçeden kederler bileklerimde sıkıca sarılı,Yollar ve yıllar gözlerimin önünde duran bir manzara,
İzlerim, gözlerim ama adım atmaya cesaretim gelmez,
Çünkü cesaret kemikten bir zırhtır,
Sağlam görünür ama kuvvetli bir darbe alırsa kırılır,
Can içim...
İnsanı öldüren kalabalıkları değil midir zaten?
Hele o kalabalıklar arasında sırtlamışsan bir yük çuvalı gibi yalnızlığı,
Ve örtmüşsen üzerini bir yamalı örtüyle,
Saklamışsan onu herkesten,
Ölen bedenin değildir işte o zaman can içim,
Ruhun ölüsünden küf gibi bir koku yayılır sadece senin aldığın,
Kimse bilmez o ruhun ölüsünü,
İzlemek isteyenlere inat saklarsın kendini,
Bir kez açmışsan ve bu bir yıkımsa içerinde,
Bir daha olmaz der durursun,
Tekrarlarla sarılı acıklı dizeler dökülür dudaklarından.
Ben hep şiir gibi konuşurum can içim,
Kimse anlamasın diye değil,
Anlayan birine rastlarım belki günün birinde diye,
Kimse anlamazsa şayet sırtladığım yalnızlığım bile bir yük olmaktan çıksın diye,
benim olsun diye doyururum ölse bile aç ağzıyla keder dilenen ruhumu,
Ölen ruhun küf kokulu yalnızlığına bir atıfta bulundum bir gece,
Oturduk boş ve tahtadan bir masanın pürüzlü yüzeyinde,
Gökyüzünden döküldü avuç avuç zaman, izledik durduk hiç yorulmadan,
Bir saklı cennetti orası farkına varmadığım,
Kıymetli bir kıymetsizlik yükledim anlamına,
Yalın halde bıraktım tüm öznelerimi, sebepsiz sakındım güzelliklerini,
Can içim...
Bir kederli akşam ve kalan tüm yaşamların arasında,
Sadece kendiminkindeyim,
Bir başkasına öznem aitlik eki almaz,
Üzerime geçirdiğim her kıyafetin yaması kimseye değil ama,
Benim gözüme batar,
Can içim..
Saatlerin sabaha karşı üçe vurduğu hiçbir vakitte hiç iyi şeyler olmaz,
Batır acını sisli yolunun yüzeyinde uzanan toprağının içine,
Bata çıka yürü o yolun sonunu bile görmediğin halde,
Can içim, at artık o adımı!
Atsan da atmasan da olacak şeye çare değil kainatta bulunmuş hiçbir zaman,
Sen o adımı atıyorsun diye kalmayacak ardında artık bıraktığın o karalar,
Bağlama bir ağacın dalına umutlarını,
Bir rüzgar gelir de koparır sana hiç sormadan,
Dokunma kanayan yaralarından ara sıra sızan kana,
Bırak olduğu gibi can içim,
Gün gelir de bir gün bir daha gelmezse ertesi gün,
Sen bu günün yıkık harabelerinde bıraktığı yalnızlığı asla unutmayacaksın.
Bir kez açmışsan ve bu bir yıkımsa içerinde,
Bir daha olmaz der durursun,
Tekrarlarla sarılı acıklı dizeler dökülür dudaklarından.
Ben hep şiir gibi konuşurum can içim,
Kimse anlamasın diye değil,
Anlayan birine rastlarım belki günün birinde diye,
Kimse anlamazsa şayet sırtladığım yalnızlığım bile bir yük olmaktan çıksın diye,
benim olsun diye doyururum ölse bile aç ağzıyla keder dilenen ruhumu,
Ölen ruhun küf kokulu yalnızlığına bir atıfta bulundum bir gece,
Oturduk boş ve tahtadan bir masanın pürüzlü yüzeyinde,
Gökyüzünden döküldü avuç avuç zaman, izledik durduk hiç yorulmadan,
Bir saklı cennetti orası farkına varmadığım,
Kıymetli bir kıymetsizlik yükledim anlamına,
Yalın halde bıraktım tüm öznelerimi, sebepsiz sakındım güzelliklerini,
Can içim...
Bir kederli akşam ve kalan tüm yaşamların arasında,
Sadece kendiminkindeyim,
Bir başkasına öznem aitlik eki almaz,
Üzerime geçirdiğim her kıyafetin yaması kimseye değil ama,
Benim gözüme batar,
Can içim..
Saatlerin sabaha karşı üçe vurduğu hiçbir vakitte hiç iyi şeyler olmaz,
Batır acını sisli yolunun yüzeyinde uzanan toprağının içine,
Bata çıka yürü o yolun sonunu bile görmediğin halde,
Can içim, at artık o adımı!
Atsan da atmasan da olacak şeye çare değil kainatta bulunmuş hiçbir zaman,
Sen o adımı atıyorsun diye kalmayacak ardında artık bıraktığın o karalar,
Bağlama bir ağacın dalına umutlarını,
Bir rüzgar gelir de koparır sana hiç sormadan,
Dokunma kanayan yaralarından ara sıra sızan kana,
Bırak olduğu gibi can içim,
Gün gelir de bir gün bir daha gelmezse ertesi gün,
Sen bu günün yıkık harabelerinde bıraktığı yalnızlığı asla unutmayacaksın.
YORUMLAR:
0 comments: