Günlük konuşmalarımızda hâliyle anlatım bozuklukları yapılacaktır. Bunlar toplumdaki yerimize (statü) ve aldığımız eğitime bakılarak hoş görülür ya da görülmez. Ama yazılı anlatımda bu bozukluklar asla affedilemez; çünkü yazı dili kültür dilidir. Kültür, bu ifade sayesinde kalıcılaşır. Eğer bu ifadede de bozukluklara yer verilirse insanlar arasında hem anlaşma eksikliği ortaya çıkar hem de farklı anlaşma yolları bulunur.
Meselâ radyolarda program yapanların kendi aralarında oluşturmaya kalkıştıkları dil gibi. İster istemez bizim de oluşmasına katkıda bulunduğumuz kolaycı, "kısa yol"cu bir dil daha vardır: "...dermişim", "...falan", "...yok böyle bir şey", "kolum iptal oldu"...
Şimdi en çok karşılaştığımız anlatım bozukluklarını örneklerde görelim:
Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması
Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız.
Hava sıcaklığı sıfırın altında eksi sekiz derece imiş.
Yirmi dakika geçmesine rağmen program henüz, hâlâ başlamadı.
Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir.
Ben çok varlıklı, zengin biri değilim.
Neşeli, sağlıklı, şen bir görünüşü vardı.
Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması
Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.
- "Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri."
- "Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk."
Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.
- Dışarı çıkmak istediğini kulağıma alçak sesle fısıldadı."
- "Eve arkadaşı ile birlikte geldi."
Örnekler:
- Şirketteki mevcut ikilik günden güne büyüyor.
- Yaşanmış deneyimlerinden hareketle bu sonuca varıyor.
- Millî maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, ülkedeki heyecan gittikçe artıyor.
- Yanına gidiniz, konuşarak derdinizi anlatınız.
- Problemi çözmek için iki arkadaş üç saat süre ile uğraştılar.
- Japonya'daki arkadaşıyla on yıl boyunca karşılıklı mektuplaştılar.
- Az kalsın merdivenlerden düşeyazdı.
- Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görüldü.
- Takımın, boyu en kısa oyuncusu bendim.
Bazen sözcükleri yanlış şekilde başka bir anlama gelen bir sözcüğü o anlamının dışında kullanırız. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını etkiler.
- "Futbolcu, attığı muhteşem golle takımının galip gelmesine neden oldu."
- "Tanımadıkları bir ortama gelen kişiler ilk başlarda çekimser olur."
- Bu iki sınıf arasındaki ayrıcalık tespit edilemedi.
- Yeni kaydolan öğrenciler bu kadar çekimser davranması normaldir.
- Petrol fiyatlarının ucuzlamasına halk olumlu tepki gösterdi.
- Olayların gerçek yüzü araştırmalar sonucunda ortaya çıkacak.
- Küçük kızın saçları hayli büyümüş.
- Ormanda yetişen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz.
- Son dakika içerisinde attığı golle takımının galip gelmesine yol açtı.
- Başarısızlığını düzensiz çalışmasına borçludur.
- Böyle hareketler ülkede demokrasinin işlememesini sağlayacaktır.
- Yarın İzmir'e gidecek; buna zorunlu.
- Elindeki bıçağı vücuduna batırmış.
- Bu, Türkiye'ye özel bir durumdur.
- Buradan gidersek yakalanma şansımız nedir?
- Kesinlikle yarın gelebilirler.
- Şüphesiz bu sözleri bütün öğrenciler duymuş olmalı.
- Aşağı yukarı bundan tam yirmi yıl önceydi.
- Sözünü ettiğiniz şairin herhâlde on altıncı asırda yaşadığını zannediyorum.
- Eminim bu saatlerde eve gelmiş olmalı
- Mutlaka bir gün çocukluk arkadaşlarını belki yine arayacak.
- Yanılmıyorsam, bu ikisinin aynı şey olduğunu tahmin ediyorum.
- Öğrencilerin başarısına ilgilenmek gerekir.
- Bizi en çok sevindiren onun bu sınavı kazandığıdır.
- Bazı yolcuların giriş işlemleri yapmaya başlandı.
- Dünkü toplantıda Ali bize sınıf arkadaşlarını tanıştırdı.
- Biricik arzumuz sınavı kazanmak ve iyi bir bölüme girmemizdir.
- Bu çocuklar, fakir bir ülkenin, savaş nedeniyle kendileriyle ilgilenilmeyen, gerekli eğitimi alamayan çocuklardır.
- Yazarlarımızın köy yaşantısına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır.
>>Türkçe'de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.
- "Kimse gelmemiş, maça gitmiş."
>>Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.
- "Bu soruyu ancak ben ve sen çözebiliriz." (biz)
- "Ödülü sadece ben ve sınıf arkadaşım kazanmıştık." (biz)
- "Sen ve kardeşin hangi okulda okuyorsunuz?" (siz)
- "Sen hatta hepiniz bana yardım edin." (siz)
- "Sen ve arkadaşların beni iyi dinleyin." (siz)
- "Kardeşim ve annem okula gitti." (onlar)
>> Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.
- "Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar."değil, "Kuşlar ağaçlarda ötüyor."olmalı.
>>Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.
- "Birçok insanlar bu kitabı beğendi."
Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.
- Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü görmek istemiyordu.
- Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinden ısrar ediyordu.
>> Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.
- Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen)
- Özne birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o);
- Özne birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz);
- Özne birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar)
- "Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz."
- "Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık."
- "Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik."
- "Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık."
- Özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o);
- Özne ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz);
- Özne ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar);
- "Sen va annen burada ne yapıyordunuz?"
- "Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz."
- "Sen ve konukların, bize yarın gelebilirsiniz."
- "Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık."
- Bu konuda öğrenciler aralarında anlaşıp karar verecekler ve uygulayacaklar.
- Söylenenlere hemen inanıyor ve her yerde savunuyordu.
- Kendisine bütün sınıf adına teşekkür eder ve tebrik ederim.
- Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve destekliyorsun?
- Büyüklere gereken saygıyı göstermeli, incitmemeliyiz.
- Bize yardım edeceklerine inanıyor ve bekliyoruz.
Cümlede, kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan ögelerde görülür. Çünkü Türkçe'de her fiil, ögeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.
- "Türkçe öğretmeninin yanına gitti, bir soru sordu."
"Türkçe öğretmeninin yanına gitti." doğrudur; ancak "Türkçe öğretmeninin yanına soru sordu." denemez, "Türkçe öğretmenine soru sordu veya ona soru sordu." olmalı. Yani ikinci cümleye bir dolaylı tümleç gerekmektedir.
- "Bebeğe sevgiyle baktı, sevdi."
- "Bebeğe sevgiyle baktı, onu sevdi."
- Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?
- Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.
- Olanları böyle değerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir.
- Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.
- Duvarları kirletmek,yazı yazmak kesinlikle yasaktır.
- Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?
- Problemleri karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözeceğiz.
- Yiyecek bir lokma ekmeğimiz hatta yemeğimiz bile yok.
- Bu yazıyı değil okumak, anlamak bile imkânsız.
- Bölgeyi iyi tanımasına rağmen her yeri gezdi.
- Yarın mutlaka bir gazete almayı unutmayın.
- Yarının mutlu günlerine özlem duyuyorum.
- --Ben ona ağabey, o da bana kardeşim derdi.
- (Ben ona ağabey derdim, o da bana kardeşim derdi.)
- --Bazı yiyecekler sağlığı yerinde ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.
- (Bazı yiyecekler sağlığı yerinde olan ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.)
- --Kitap için kendisine verilen paranın eksik ve yeterli olmadığını söyledi.
- (Kitap için kendisine verilen paranın eksik olduğunu ve yeterli olmadığını söyledi.)
- Ekşiyi az, acıyı ise hiç sevmezdi.
- Gerekli yerlere başvuruda bulunmuş, ama bir sonuç almış değiliz.
- Çorbaya biraz acı, biraz da tuz ve limon sıkılabilirdi.
- Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi.
- Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.
- Çok az veya hiç çalışmadan çok para kazananlar var.
- Verilen cümledeki özne ve zarf tümlecini bulun.
- Bu ülkeye teknik ve bilgi yardımında bulunulacak.
- Pasta ve meyve suyu ikram edilecek.
- Son derste belgisiz ve sayı sıfatlarını öğrendik.
- Siyasî ve ekonomi ilişkileri çıkmaza girdi.
- Bu bölge coğrafî ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir.
- Kar yüzünden tüm özel ve devlet okulları tatil edildi.
- Ülkemiz Bosna'ya askerî ve gıda yardımı yaptı.
- Şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.
Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir. Bu durum cümlenin anlamını bozar.
- "Yeni durağa varmıştım ki otobüs geldi."
- "Durağa yeni varmıştım ki otobüs geldi." şeklinde olmalıdır.
- Yeni durağa gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (değil)
- Durağa yeni gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (olmalıdır.)
- Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli. (değil)
- Bu toplantıda düşünceler çekinmeden dile getirilmeli. (olmalıdır.)
- Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz.(değil)
- Yolda kalan her insana yardım etmeliyiz.(olmalıdır.)
- İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi.(değil)
- İdare, yarın ders yapılıp yapılmayacağını henüz bildirmedi.
- İzinsiz inşaata girilmez.(değil)
- İnşaata izinsiz girilmez.(olmalıdır.)
- Her ne kadar iyi hazırlanılmışsa da istenilen sonucu alamadı.
- Bir yıl boyunca devamlı çalışarak kazanıldı.
- Her ne kadar şehir dışına taşınmışsa da beklenen huzur bulunamamıştı.
YORUMLAR:
0 comments: